16 Eylül 2011 Cuma

Sabir...

Tanrim beni yavaslat ! Aklımı sakinlestir, kalbimi dinlendir.

Günün karmasası içinde, bana sonsuza kadar yasayacak tepelerin sükunetini ver. Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginligi, bellegimde yasayan akarsuların melodisiyle yıka.

Anlık zevkleri yasayabilme sanatını ögret; bir çiçege bakmak için yavaslamayı, güzel bir köpek yada kediyi oksamak için durmayı, bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi ögret.

Her gün bana kaplumbaga ve tavsanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarısı her zaman hızlı kosanın bitirmedigini, yasamda hızı artırmaktan cok daha önemli seyler oldugunu bileyim.

Heybetli mese agacının dallarından yukarıya dogru bakmamı sagla. Bakıp göreyim ki onun böyle güçlü ve büyük olması yavas ve iyi büyümesine baglıdır.

Ve hepsinden önemlisi: Tanrım, bana degistirebilecegim seyleri degistirmek için ‘cesaret’, degistiremeyecegim seyleri kabul etmem için ‘sabır’, ikisi arasındaki farkı bilmek için ‘akıl’ ve beni askın körlügünden ve yalanlarından koruyacak ‘dostlar’ ver.

**Bu metin Milattan yaklasık 2000 yıl önce Hititler’e ait kalıntılar içerisinde bulunan bir duvar yazısına aittir. - diyor kaynaklar ama sehir efsanesi de olabilir. Sonucta kim soylediyse dogru soylemis. G.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder